JSF/F-35 Kask. (Kask apache helikopterlerinde kullanılan "eagle eyes" teknolojisinin yanında pilotunun uçağın 360 derece -kör noktasız- görüş imkanı sağlıyor, yani görüntüleri kaskın önündeki ekrana yansıtıyor...)
İngiliz The Sun gazetesi, Mart 2003 tarihinde Irak’ın Basra kentindeki İngiliz konvoyunu vuran Amerikan jetlerinden alınan ses ve görüntü kayıtlarını yayımladı. Kayıtlara göre, ABD’li pilotlar, bir süre tartıştıktan sonra konvoyun ‘düşman’a ait olduğuna karar veriyor ve saldırıya geçiyor.
İngiliz onbaşı Matty Hull'un öldüğü (resimde) saldırının kaydı, pilotlar ve yer kontrol merkezinin içine düştüğü hatalar zincirini açıkça ortaya koyuyor.
Görüntülerde ABD’li pilotlar aralarında yolda seyreden araçların ‘dost mu düşman mı’ olduğunu tartışıyor.
Araçların üzerinde koalisyon güçlerinin birbirini tanıması için kullanılan turuncu renk panellere rağmen, pilotların kafaları bir hayli karışık.
Uzun bir tartışmadan sonra o bölgede ‘dost kuvvet olmadığına’, turuncu panellerin de roket olabileceğine karar veriliyor ve pilotlardan biri kontrol merkezinden onay almadan İngiliz konvoya saldırıyor.
KOKPİTTEKİ DİYALOGLAR
Yer kontrolü vurulan konvoyun İngilizlere ait olduğunu belirtiyor ve pilotlardan acilen üsse dönmelerini istiyor.
İkilinin ‘dost’ vurduklarını anladıktan sonra aralarında şu konuşmalar geçiyor:
‘Şimdi hapsi boyladık ahbap’
2. pilot: İyi isabet
1. pilot: Gördüm
Kontrol Merkezi: Bulunduğunuz bölgede koalisyon güçleri olduğundan haberiniz olsun.
2. pilot: Kahretsin ( Nazikçesi...)
Kontrol Merkezi: Göreviniz iptal. Geri çekilin.
2. pilot: Kahretsin, Tanrı bizi affetsin. Kahretsin, Kahretsin, Kahretsin. Merkez, bana koalisyon güçlerinin tam yerini söyleyin.
Kontrol Merkezi: Bir askerin öldüğünü, dördünün yaralandığını öğrendik.
2. pilot: Kusacağım.
1. pilot: Oof kahreretsin ya.
2. pilot: Duydun değil mi?
1. pilot: Evet, berbat.
2. pilot: Şimdi hapsi boyladık ahbap.
1. pilot: Allah kahretsin. (ağlayarak)
ABD’nin elinde kaydın bulunduğunu gizlemiş olan Britanya Savunma Bakanlığı zorda.
Saldırıda İngiliz onbaşı Matty Hull öldü, dört asker de yaralandı. Saldırıdan kurtulan askerler bir soruşturma kapsamında olayı tüm detaylarıyla anlattı, ancak İngiliz hükümeti hala kokpit kayıtlarının ABD ordusu tarafından resmen verilmesini bekliyor.
Hull'u öldüren uçak ABD'nin envanterindeki zırhlılara ve piyadelere karşı kullanılan A-10 Thunderbolt II. Bu uçağın 30mm'lik GAU-8 Avenger (resimde) makinalı silahından çıkan mermiler Hull'u öldürdü.(ki bu dünyanın en büyük makinalı silahı olarak bilinir)
I. görüntüde, 2 kez saldıran A-10'un yol doğrultusuna geldiğinde ateş ettiğini görebilirsiniz. (Görüntünün bozulduğu an...)
A-10 makinalı tüfeği hidrolik bir sistem ile ateşleniyor ve mermi yüklemeside özel bir sistem ile yapılıyor. A-10'un sırrı mermilerini çok kısa sürede boşaltmasında saklı...
Ek olarak havadan karaya "hellfire" uranyum katkılı misil taşıyan uçak yüksek manevra kabiliyeti ile yer ekiplerine destek veriyor.
A-10 savaş uçaklarının merkezi ABD/Arizona'da bulunuyor...
Uçak bir helikopterden bile daha esnek manevra kabiliyetine sahip demek yanlış olmaz (hızlı ve tkin bir biçimde hedef doğrultusuna ikinci dönüşünü gerçekleştirebiliyor...). Bu hızı nedeniyle kolay hedefte olmuyor.
I. körfez savaşında ırak kara kuvvetlerine büyük zarar veren 2 adet savaş aracı apache ve A-10 . Çünkü bu iki araç tamamen zırh delmek üzerine tasarlanmışlar. Yerde ise zırhlı araçlar için Abraham (m1a1-2) tankları aynı işi uranyum katkılı mermileri ile gerçekleştiriyor.
II. Dünya savaşından sonraki teknolojik atılımda savaş sırasında üretilen ara teknolojilerden kaynak aldığı rahatlıkla görülmektedir. Bunu amerikan havacılık ve uzay dairesinin kurulmasında etkin rol oynayan, v2 roket tasarımcısı "Wernher von Braun" 'dan da anlayabiliriz.
NASA'nın kurucusunun bir SS subayı olduğunu çoğu kişi bilmez. Sovyetler ve ABD arasındaki Broun'u kapma yarışını amerikalılar kazandığından, bugünki NASA teknolojik bilgi desteğini broun'dan aldı (Almanlardan). Bunu inkar edende yok...
Broun'un hakkı da yenilmemeli. Broun gerçek bir roket tasarımcısı hatta modern roket tasarımının kurucusu diyebiliriz (roketleri ilk kez çinliler kullanmıştır). II. Dünya savaşı sırasında özellikle ingilizlere V2 roketleri ile ağır zararlar veren almanlar V3 roket tasarımına başladığında savaş sona ermişti. İngilizler V2 roketlerine karşı birşey yapamadıklarınıda açıklamışlardı. Roketler saatte 5000 kilometreye varan hızlarda hareket ettiklerinden durduracak anti roket çalışması mümkün değildi (ki hala mümkün değil... Scout&patriot savaşı...)
Resimde kolu kırık olarak görülen broun amerikan askeri yetkililerince tutuklanıyor (aslında özgür bıraklıyor...)
Aşağıdaki grafkte NSA'nın sinyal istihbarat işlemini nasıl işlediğini kabaca görebilirsiniz. Aşağıdaki diyagramda "Used It - Know it" kavramlarının yer değiştirebileceğini rahatlıkla görebilirsiniz...
Diyagram işlemin çok küçük bir kesitidir ve içinde eksiltme mevcut olması muhtemeldir.
NSA ayrıca, RedHat tabanlı linux'lada (fedore, Scientific Linux...) kullanılan, "güvenliği geliştirilmiş linux" çekirdek ve modüllerinde yürütücüsü...
SE-Linux çekirdeği diğer linux dağırımları içinde derlenebiliyor.
National Security Agency, Amerikan Güvenlik Ajansı...
Tanıtım filmindeki 02:05,01:56 ve 01:52 saniyelerine dikkatle bakın! Ekipmanlardan filmin güvenlik süresini tamamladığını tahmin edebilirsiniz. Ekipmanlar 10 yaşına sahip gibi..
NSA'yı biraz tanıyalım (neden tanıyalım dendiğinde istihbaratın ne kadar önemli olduğunu bilmeyen ülke yoktur!) Dünyanın en büyük haber almanın CIA değil günümüz bilişim çağında NSA olduğunu bilecek kişinin az olduğunu düşünmek hata olmaz...
NSA, dünya üzerinde elektronik haberleşmeyi dinler.
NSA, 1952 yılında ABD başkanı Harry S. Truman'ın genelgesiyle kurulmuştur.
NSA, dünya genelinde iletişim istihbaratı yapar. Bu kurum uzun süre gizli kalmayı başarmıştır.
NSA iç ve dış iletişimi denetim altında tutarak ABD güvenliği açısından gerekli olanları ayırmakla ve tasnif edip diğer birimlere sunarak çalışır.
CIA çok önemli bir istihbarat servisi olarak ön plana çekilsede NSA, en önemli gizli servis ve elektronik istihbarat örgütü durumundadır.
NSA yapısal olarak Merkezi güvenlik servisine bağlıdır (Central Security Service).
NSA, Sinyal istihbaratı yapar. Bu telsiz, kablosuz telefon, radar, uydu sinyalleri ve buna bağlı internet trafiğinide izler.
NSA'nın çeşitli ülkelerde "özel şirket" görüntüsü altında veya bazı askeri üslerde merkezleri mevcut. Bu merkezler ve ABD'deki NSA merkezinde yaklaşık 50 bin personelin bulunduğu çeşitli kaynaklarda yer alıyor.
NSA, Türkite'de ABD üsleri ve büyükelçilkleri dışında Ankara'da özel bir "mühendislik" şirketi görünümünde faaliyet gösteriyor. NSA şirketinin varlığı, Ankara'daki büroda 19 yıl görev yapan emekli Deniz Astsubayı Mehmet Özkan Birben'in, 'izin paralarını alamadığı' gerekçesiyle açtığı dava ile ortaya çıkmıştı.
Birben, mahkemeye sağlam deliller sunmuştu. Bu deliller arasında NSA'da çalıştığı süre içinde kendisine verilen başarı belgeleri, sadece NSA görevlilerinde bulunan özel rozeti ve 19 yıllık görev süresinde gizli örgütün Türkiye bürosunda çalışan Amerikalılar ile çektirdiği fotoğraflar vardı.
NSA’nın, Türkiye’de faaliyet gösterdiği yönündeki iddiaları reddetti ancak, 22 bin dolarlık izin paraları Birben’e paravan şirket tarafından olay büyümesin diye hemen ödendi. Ödeme yapıldıktan sonra NSA, Birben’i zorla para sızdırmaktan Türk askeri makamlarına şikayet etti. Ankara Merkez Komutanlığı da NSA’nın şikayeti üzerine Birben’i gözaltına aldı. Bu gelişme üzerine Birben de, NSA'nın asılsız ihbarı nedeniyle gözaltına alındığını ileri sürerek örgüt aleyhine 25 milyar liralık manevi tazminat davası açtı ve davayı kazandı. Bu dava, NSA’nın Türkiye’deki varlığını resmi olarak kabul etmesi açısından büyük önem taşıyor.
NSA, ABD şirketleri lehine ekonomik casusluk yapıyor
NSA, bir istihbarat örgütü olması hasebiyle sadece ulusal güvenlikle ilgili faaliyetlerde bulunduğu düşünülebilir. Ancak NSA, ülke çıkarları için ihtiyaç duyulan her alanda devreye girip hizmet verebiliyor. Bunu ilerleyen yıllarda teknolojik casusluk da yapmaya başlaması ve ABD şirketlerine de hizmet verir hale gelmesi net bir şekilde gösteriyor. NSA, ABD firmalarına girecekleri ihalelerde üstünlük sağlamak için rakip firmaların iletişimine kulak kabartmış ve AB’nin büyük tepkisini çekmiştir.
İzleme faaliyeti nasıl yürütülüyor?
Gelelim, NSA tarafında çeşitli yollarla elde edilen verilerin nasıl değerlendirildiğine. Sinyal istihbaratı yöntemiyle toplanan tüm veriler, öncelikle NSA merkezine aktarılıyor. Bu veriler, dünyanın çeşitli yerlerindeki üsler, uydu yer istasyonları, dünya yörüngesindeki uydular, casus uçaklar, gemiler ve denizaltılar tarafından elde edilmektedir. Veriler bir telefon konuşması kaydı, internette dolaşan veri trafiği, radar imajları, telsiz sinyalleri olabilir. Bu veriler tahmin edilebileceği gibi yasal olmayan yöntemlerle elde edilmektedir. ABD, bireylere ve kurumlara ait iletişimi dinleyerek suç işlemektedir.
Echelon sistemi, topladığı istihbarat bilgilerini "Intelink" adlı bir bilişim ağıyla kullanıcılara paylaştırıyor. Intelink, ABD'nin 13 ayrı istihbarat örgütüyle bazı dost istihbarat örgütlerini birbirine bağlıyor. Yetkili kullanıcılar bir "ana sayfa" üzerindeki haritanın çeşitli yerlerine tıklayarak istedikleri ülke hakkındaki istihbarat bilgilerine ulaşabiliyorlar.
Yarım saatte 1 milyondan fazla bilgi inceliyor
Elde edilen bu veriler, Sözlük (Dictionary) adı verilen bir filtreleme sisteminden geçiriliyor. 1982 yılında eski NSA direktörü William Studeman'ın verdiği bilgiye göre tek bir istihbarat toplama sistemi, yarım saat içinde 1 milyondan fazla girdi sağlayabiliyor. Filtreler, bunların 6500'ü dışındakileri atıyor. Bunlardan 1000 kadarı, bir sonraki kademeye iletilmeye değer bulunuyor. Analistler bunların içinden normal olarak 10 tanesini seçiyor ve bunlardan yalnızca bir tanesi sonunda bir rapor haline geliyor.
Echelon sistemi ile takip edilen telefon görüşmeleri, ses tanıma özelliğine sahip bilgisayarlar tarafından analiz edilir. Takip edilmesi istenen kişinin ses örneği sistemde kayıtlı olduğu için, kişi telefon görüşmesi yaptığında sesinden tanınarak takibe alınabilir.
Konuşmalar ses kaydı olarak elde edildikten sonra, otomatik olarak metne dönüştürülür.
Oluşturulan metinler, sözcük sözcük taranarak içlerinde "anahtar sözcük" olup olmadığı da sınanır. Eğer görüşme anahtar kelime içeriyorsa, bilgisayarlar o görüşmeyi hem ses hem de metin dosyası olarak arşivler.
Daha sonra görüşmeyi kimin yaptığının tespitine gelir sıra. Uydularla birbirine bağlı Echelon ağı, görüşmenin yapıldığı ülkenin kayıtlarına ulaşarak o insanların kimliklerini belirler. Duruma göre, ilgili kişinin bulunduğu ülkeyle güvenlik anlaşması varsa, konuyu o ülkenin güvenlik servislerine bildirir.
Kaynak : Melih Bayram Dede
---
ABD'nin süper gizli servisi NSA'nın dinleme faaliyetlerini Hürriyet'e anlatan eski ajan Wayne Madsen'e göre Türkiye'de halen iki dinleme istayonu var. Hürriyet Washington muhabiri Kasım Cindemir'in görüştüğü Madsen müthiş itiraflarda bulunuyor. 4.6.2001 tarihli sıradışı görüşme aşağıda.
ABD'nin süper gizli servisi NSA'nın dinleme faaliyetlerini Hürriyet'e anlatan eski ajan Wayne Madsen'e göre Türkiye'de halen iki dinleme istayonu var. İşte NSA'nın dinledikleri:
• Apo çok geveze ve aptaldı. Cepten konuşmadan edemezdi. Rusya'da Korfu'da her yerde dinledik.
• Dudayev'i Refah'ın verdiği uydu telefondan dinledik. Koordinatları Ruslara verdik. Onlar da öldürdü.
• Diana, kara mayınlarına karşı mücadele ettiği için, Rahibe Teresa da kürtaj karşıtı olduğu için dinleniyordu.
ABD istihbarat servislerinin ‘süper gizlisi’ olarak bilinen NSA'da çalışmış bir ajan, tüm dünyayı dinleyen ‘‘dev’’ telekulağın öyküsünü İnsanların özel yaşamının dinlenmesine karşı olduğu için şimdi muhalif olan Madsen, NSA'nın (National Security Agency) halen Türkiye'de dinleme istasyonları bulunduğunu söyledi. Madsen, bu iki üsten, İran, Irak, Kafkaslar ve Rusya'nın iç bölgelerinin izlendiğini, radar imajları, radyo sinyalleri ve telemetri gibi faaliyetlerin yürütüldüğünü kaydetti. Ajan Madsen, Türkiye'de daha çok NSA üssünün bulunduğunu, ancak sayının ikiye indirildiğini ve diğerlerinin Türkler'e devredildiğini belirtti.
Wayne Madsen, ‘Yunanistan’daki tüm NSA tesisleri kapatıldı ve onlara güvenmediğimiz için de hiçbirini devretmedik, hepsine kilit vuruldu' dedi. Madsen, NSA'nın KKTC'de bile halen bir tesisi bulunduğunu söyledi ve ‘1974’den sonra bir anlaşma yapıldı. Buradan Ortadoğu izleniyor, Türkler ile birlikte çalışıyoruz' diye konuştu.
Apo çok geveze
Özel ajan olarak takdir belgesi bulunan Wayne Madsen, Abdullah Öcalan'ın ‘çok geveze ve aptal’ olduğu için kendisini ele verdiğini, PKK'nın başının, Suriye'den çıktıktan sonra Kenya'da yakalanıncaya kadar NSA tarafından izlendiğini söyledi.
Madsen, ‘Öcalan, çok geveze biri, cep telefonundan konuşmadan edemezdi ve biz de nerede olduğunu hemen belirlerdik. Rusya’dan başlayarak, Korfu Adası dahil her noktada dinledik. Öcalan'ın izlenmesinde İsrail'in de katkısı oldu. Öcalan, çok aptalca davrandı. Dinleneceğini bilmesi gerekirdi' dedi.
Dudayev'in yerini biz bildirdik
Madsen, Çeçen lider Cahar Dudayev'in nerede olduğunu da NSA'nın tespit ettiğini söyledi ve hatta bulunduğu yerin koordinatlarının ABD tarafından Moskova'ya verildiğini söyledi. Madsen, Dudayev'in öldürülmesinde NSA'nın üstlendiği rolü şöyle anlattı: ‘Dudayev Refah Partisi’nin verdiği uydu telefonu kullanıyordu. NSA yerini ve koordinatlarını belirledi ve Başkan Clinton'a bildirdi. Bill Clinton, Moskova'da idi. Boris Yeltsin'in yeniden seçilmesini istiyordu. Çeçen lider Cahar Dudayev'in yerini ve koordinatlarını Yeltsin'e bildirdi. Ruslar, Dudayev'i hemen öldürdü. Boris Yeltsin de Clinton da yeniden seçildi. Aslında, Başkan Clinton'ın yaptığı yasalara aykırıdır.'
Çakal'ı yakalattık
Madsen, ‘Çakal’ lakaplı terörist Carlos'un da NSA tarafından bulunduğunu söyledi. Carlos, Sudan'da sarhoş iken Şam'daki arkadaşlarıyla konuşuyordu. NSA, Sudan'ın başkenti Hartum'da olduğunu Fransızlar'a bildirdi ve Carlos bir operasyonla yakalandı.
Wayne Madsen, NSA'nın, ABD ulusal çıkarları için gerekli görülmesi halinde ‘herşeyi ve herkesi’ dinleyebileceğini ifade etti. Bu çerçevede, NSA'nın telekulaklarının, Prenses Diana ve Rahibe Teresa'yı bile dinlediğini söyleyen Madsen, ‘Öyle gerekiyordu’ dedi. Wayne Madsen, Prenses Diana'nın mayınlara karşı savaş açmasının ABD politikasına ters düştüğünü ifade etti. Benzer şekilde Rahibe Teresa'nın kürtaj ile ilgili görüşleri de ABD'nin hoşuna gitmiyordu. Wayne Madsen, Greenpeace ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların NSA tarafından sürekli dinlendiğini de kaydetti.
66 ayrı dilde dinleme faaliyeti
Geçenlerde yayınlanan ‘Body of Secrets’ kitabıyla gündeme gelen NSA'nın (National Security Agency) sadece Maryland Eyaleti'ndeki merkezinde 22 bin personel çalışıyor ve toplam çalışanların sayısı 50 bini buluyor.
Eski ajan Wayne Madsen, ham bilgileri değerlendiren bir analist olarak ABD Donanması, Dışişleri Bakanlığı, FBI ve NSA'da yıllarca hizmet verdiğini söyledi. Madsen, NSA'nın tüm dünyadaki, telefon, faks, cep telefonu, e-mail, uydu telefonu konuşmalarını ve yazışmaları çözebilen SIGNET adında ileri teknoloji ürünü bir ağ kurduğunu belirtti. Wayne Madsen'e göre SIGNET, Avrupa'nın tartıştığı Echelon'dan çok büyük ve çok kapsamlı. Echelon ile sadece İntelsat gibi ticari sistemlerin haberleşmesi alınabiliyor. SIGNET, istenilen herkes ve herşeyi izliyor. dedi.
Madsen, NSA'nın Türkçe dahil 66 yabancı dili ve hatta aynı dilin farklı şivelerini bile rahatlıkla dinlediğini söyledi. NSA'nın Ft. Meade'deki merkezine ‘kripto şehri’ denildiğini belirten Madsen, kurumun başına hep ‘üç yıldızlı bir general’ atandığını söyledi.
Yukarıdaki bağlantıda gerçek sesler ile dinleyebilirsiniz.
Koca kulak BM'de
Türkiye'de de faaliyet gösterdiği ortaya çıkan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), BM Güvenlik Konseyi'nin savaşa karşı ya da kararsız üyelerini izlemeye aldı. Telefon ve e-postalar takipte İngiltere'de yayınlanan The Observer Gazetesi, 'ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden Irak savaşına olanak veren ikinci bir karar çıkarabilmek için kirli taktiklere başvurduğunu, bunun için de anahtar öneme haiz Güvenlik Konseyi üyelerinin telefonlarının dinlenmesi ve elektronik posta mesajlarının ele geçirilmesinin planlandığını'' öne sürdü.
Dört bir yandan dinleme
'Gözetleme ve dinleme operasyonunun, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin ve işyeri telefonlarının dinlenmesi ve mümkün olan ölçüde elektronik postalarının kontrol altında tutulmasını öngördüğünü'' yazan gazete, habere, 'bütün dünyadaki telekomünikasyonu ABD çıkarları doğrultusunda kontrol altında tutmak amacıyla kurulan Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) yetkilileri tarafından yazılmış bir elektronik posta mesajından ulaştığını'' açıkladı. The Observer, bu mesajın, 'hem ABD içindeki ilgili kuruluşlar ve bunların üst düzey ajanları, hem de dost yabancı ülkelerin gizli servislerine gönderildiğini'' belirtti.
NSA'nın Bölgesel Hedefler Bölüm Başkanı Frank koza tarafından gönderilen ve basına sızan e-posta emrinde, 'Delegasyonların, sadece Birleşmiş Milletler içinde yaptıkları değil, evlerinde ve ofislerinde yaptıkları özel konuşmaları da izleyerek, yararlı olacak bilgileri, amirlerinize ve istihbarat analistlerine ivedilikle iletiniz' ifadesi dikkat çekiyor.
Üye eğilimleri öğrenilecek
Üzerindeki gözetleme ve dinleme baskısı artırılan BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasında, Angola, Kamerun, Şili, Bulgaristan, Gine ve Pakistan bulunuyor. Gazete, bu ülkelerin oylarının kazanılması için ABD ve İngiltere'nin büyük bir savaş verdiklerini, bunun için de BM'deki temsilcilerini yakın takibe aldıklarını ve bir eğilim değişikliği olup olmadığını gözlemeye çalıştıklarını bildirdi.
Observer, 'kritik ülkeler olarak kabul edilen ve başlarını Fransa, Almanya ve Rusya'nın çektiği ülkeler bulunduğunu ve bunların da özel bir izlemeye tabi tutulmasının istendiğini'' yazdı.
NSA, Türkiye'de de ortaya çıktı
Gazete, 'gözetleme ve dinleme operasyonunun sadece bu ülkelerin nasıl oy vereceklerinin anlaşılması için değil, politikalarının daha iyi anlaşılması, pazarlık unsurları ve güçlerinin önceden anlaşılması, müttefikleri ve bu ülkeleri takip eden ülkelerin olup olmadığının ortaya çıkarılabilmesi için yapıldığını'' belirtirken, bu operasyonu başlatan elektronik posta mesajinın ise 31 Ocak 2003'te gönderildiğini kaydetti.
Emekli asker Mehmet Birben'in NSA'ya karşı başlattığı hukuk savaşının ardından bu örgütün Türkiye faaliyeti ortaya çıkmıştı.
1957 - Karamursel listening post built on Sea of Marmara 37 mile SE of Istanbul Turkey, to monitor Russian transmissions. On Aug. 26 Russia announced successful test of ICBM rocket, the liquid-fueled SS-6. On Oct. 4 Russian Russia launched Sputnik. The Jodrell Bank radio telescope, started by Sir Bernard Lovell as the world's first radiotelescope, was rushed to completion and on October 11 the carrier rocket of the Sputnik was successfully detected by radar. The parabolic antenna 250 ft in diameter that could transmit and receive radio or radar waves, and would be used by the NSA to monitor foreign government transmissions like the Karamursel post.
VZ13 Kuyrukluyıldızını neden mavi-yeşil görülür?...
Cavap: Siyanojen (CN), Diatomik Karbon ve şaşırtıcı şekilde amidojen (NH2). Bu bileşenler 12 temmuz'da John Cordiale (NY/ABD) tarafından ayrıştırılmış...
İşletim sistemi olarak Xandros türevi özel bir işletim sistemi geliştirilmiş. Fiyat olarak oldukça uygun. Teknik özellikleri de alt kullanıcı grubu için fazlasıyla yeterli:
Ekip 118, Kennedy Uzay Merkezinde uçuş kıyafetleri ile ilgili eğitimi bugün tamamladı. Bu eğitimde güvenlik ile ilgili bir brifing alan ekip hazırlıklarına devam ediyor. Kaynak : NASA
Videodaki prominanslar bir manyetik yolu izleyerek tekrar güneşe dönüyor gibi görünmüyor. Daha çok bir baca gibi tütüyor demek daha doğru olur. Prominansların yüksekliği yaklaşık dünya boyutunda...
Toprak, Ateş, Su ve Hava... Peki tahta :), Gora filmindeki tahta da aslında çinliler tarafından düşünülmüş :), yunanlı düşünürler temel elementleri, ateş, hava, toprak ve su diye ayırırken, çinliler fiziksel evreni; toprak,tahta,metal,ateş ve su diye ayırmışlar. Hintli düşünürlerde; boşluk,hava,ateş,su ve toprak olarak temellendirmişler.
Elbetteki günümüzdeki sayı ve yapı tümüyle değişti ve 117 oldu...
Ama unutmamak lazım, bize bu bilgiler yanlış gibi gelsede bu çalışmalar olmasaydı, yanlışlardan daha doğrular elde edilmezdi (doğrular değil!'). Bu konuda Tubitak yayınlarından "Galileo'nun Buyruğu" kitabını tavsiye edebilirim.
-------------------
The Greek thinker Empedocles first classified the fundamental elements as fire, air, earth, and water, although our particular diagram reflects Aristotle's classification.
Did you know? The ancient Chinese believed that the five basic components (in Pinyin, Wu Xing) of the physical universe were earth, wood, metal, fire, and water. And in India, the Samkhya-karikas by Ishvarakrsna (c. 3rd century AD) proclaims the five gross elements to be space, air, fire, water, and earth.
Bugün güneşin atmosferindeki büyük koronal delik bizim doğrultumuza geldi...
Hinode uydusundan alınan görüntüdeki koronal hole, manyetik alan bölgelerinin arasında kalan geniş bölgelerden kaçan parçacıklar ile oluşuyor. Bu parçacıkların dünyaya ulaşması ayın 20'sini bulacak ve atmosferimiz ile etkileşerek auroralara sebep olacak.
Aradaki süre, aramızdaki yaklaşık 150 milyon km'lik mesafeden kaynaklanmaktadır.
Alttaki haberde de bir faça hatası var gibi ! Haberi birkaç kaynakktan kontrol ettiğimde geminin façası değil, hazırlanan banner'ın façası bozulmuş :) (Faça kelimesi haberde geçtiği için kullandım :)
Mekiğin yan ve kanat yazılarını rampaya ilk ulaştığı zamanki fotoğraflarda kontrol ettim ve eksik olan bir şey yoktu...
ABD’nin Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, 7 Ağustos ateşlemesi için fırlatma rampasında beklettiği “Endeavour” uzay mekiğinin adındaki “u” harfini unutunca mahcup oldu.
CAPE CANAVERAL - Gövdesine “Endeavor” yazılan uzay mekiğinin “façası bozulmuş” eksik hali Florida eyaletinde bulunan Cape Canaveral Kennedy ana uzay üssündeki rampada fark edildi.
Adını 18. yüzyıl İngiliz kaşifi haritacı amiral James Cook’un (1728-1779) gemisinden alan mekikteki “u” harfi eksiği, Amerikan İngilizcesindeki imla alışkanlığından kaynaklandı. Rampada yapılan 90 dakikalık çalışmayla “u” harfi yerine konuldu.
Çok kullanımlı mekikler, özellikle Yer’e dönüşte atmosfer sürtünmesinin 2 bin derece sıcaklığında bozulduğundan yeniden boyanıyor.
Endeavour’un biri Kanadalı 7 kişilik mürettebatı, Yer yörüngesinde 360-400 kilometre irtifada yapımı süren Uluslararası Uzay İstasyonuna (UUİ) yapacakları seyahatte, istasyonun inşaatını sürdürecek ve Spacehab modülünün parçasıyla ek platformun montajını yapacak.
UUİ’nin inşaatının 2010’a kadar tamamlanması ve 3 mekikten oluşan filonun da emekliye ayrılması öngörülüyor.
Endeavour’un (Tam Mücadele) 2002’den bu yana ilk uçuşu söz konusu. Mekik, 22’si UUİ’ye olmak üzere bugüne kadar 118. uçuşunu yapacak.
Radyo teknolojisini geliştiren ülkeler bu teknolojiyi aynı zamanda insanların refah düzeyini yükseltmek amaçlarıyla da kullanmasını bilmişlerdir. Uygulamalar tarımdan tıbba kadar değişik alanlara yayılmış, kullanılan görüntü işleme yöntemleri uzay çalışmaları sayesinde geliştirilmiş, tomografi ise analizler yapıldıktan sonra ortaya çıkmıştır. Bugün çok yaygın kullanım bulan cep telefonları, uydu haberleşme sistemleri gibi bir çok alanda radyo teknolojisi kullanılmaktadır. Örnekler çoğaltılabilir. Bugünkü evren hakkındaki bilgilerimizin %65'i sadece radyo astronomi çalışılarak öğrenilebilir. Kuasarların, atarcaların, kara deliklerin, 3K ardalan ışımasının ve biyokimyasal hidrojen/karbon moleküllerinin keşiflerinin nedeni profesyonel radyo astronomi çalışmalarıdır.
Türkiye Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi projesi, Erciyes Üniversitesi bünyesinde yürütülmektedir.
Birkaç saat önce, Güney Afrika Ulusal Antarctic keşif ekibinin aldığı aurora görüntüsü. Sıcaklığın -38 derece olduğu bölge Nunatak olarak isimlendiriliyor.
Kaynak : Spaceweather.com
Resimde görülen aurora, 100km yükseklikteki oksijen molekülleri ile güneşten gelen yüklü parçacıklar ile etkileşmesi sonucunda oluşuyor.
Bugün php.net adresinde yapılan bildiri ile PHP4'ün 2008 yılından itibaren geliştirilmeyeceği açıklandı. Kritik güncelleştirmeler için ise son tarih 08-08-2008 olarak belirlenmiş.